GİRİŞ
Bu raporda 20.Yüzyıl
Madencilik Sektörünün kurumlarıyla birlikte gelişmesi, Anadolu’nun Batılaşma
Hareketini dikkate alacak şekilde; Cumhuriyet Öncesi Dönem, Cumhuriyet (1923)
ile Çok Partili Döneme Geçiş (1950) Arası Dönem, 1950 ile 24 Ocak 1980 Ekonomik
Kararları Arası Dönem ve 1980 ile Günümüz Arası Dönemler olarak incelenmiştir.
Cumhuriyet öncesi
dönemde, Anadolu Madenciliği, Batının bir yandan sınai ürünlerini satabilecek,
öte yandan da sınai üretim için ucuz hammadde sağlayacak dış pazarlara açılma
politikasına paralel olarak yabancıların kontrolünde kalmıştı. İngilizler
Susurlukta pandermit, Murgul Bakır İşletmesini, Fransızlar Balıkesir bölgesinde
boraks madenlerini, Muğla bölgesinde krom madenini, Balya’da kurşun-çinko
madenini, İngiliz, Fransız, İtalyan ve Almanlar Zonguldak Töşkömürü Havzasını
işlettiler.
Cumhuriyet ile
birlikte, Devletçilik politikası kapsamında MTA ve Etibank kurularak Madencilik
Sektörünün kurumsallaşması sağlandı, Madenciliğe dayalı Sanayileşmenin alt
yapısı hazırlandı, Demir-Çelik Fabrikası kuruldu, krom ve kömür başta olmak
üzere maden üretiminde önemli ölçüde artış sağlandı.1933 yılından sonra
millileştirme politikasıyla çok sayıda maden işletmesi yabancılardan geri alındı.
Çok Partili Döneme
Geçiş ile birlikte, özel sektörün ve yabancı sermayenin de sıcak bakacağı bir
maden kanunu 1954 yılında çıkartıldı. 1960-1970 yılları arasında ülkenin siyasi
ve sosyo-kültürel yapısındaki olumlu gelişmelere paralel olarak gündeme gelen
sanayileşme politikaları doğrultusunda İskenderun ve Erdemir Demir Çelik,
Seydişehir Alüminyum, Bandırma Boraks ve Asit Borik, Antalya Ferrokrom, KBİ
Samsun Blister Bakır, Çinkur Çinko-kurşun, Kümaş Manyezit Fabrikaları kuruldu.
1970’li yıllarda yaşanan petrol krizleri nedeniyle, 1978 yılında 2172 sayılı
Yasa ile linyit ruhsatları birleştirilerek havza madenciliğine dayalı Termik
Santrallar projelendirildi. Bu kapsamda linyit üretimi 5 kat artış gösterdi.
Aynı Yasa kapsamında tüm Bor sahaları Etibank’a devredildi ve Bor ihracatı
25-30 milyon dolar düzeyinden 250 milyon dolar düzeyine çıktı.
1970’li yılların
sonunda Gelişmiş ülkeler tarafından uygulanmaya başlanan Yeni Dünya Düzeni
kapsamında geliştirilen özelleştirme politikaları, büyük zahmetlerle kurulmuş
madencilik sektörüne dayalı sanayiyi olumsuz yönden etkiledi. Kurumların idari
ve mali yapıları bozularak zarar eden verimsiz işletmeler haline getirilmeye
çalışıldı, aramacılık durma noktasına getirildi, özelleştirme kapatma ve yağma,
talan politikasına dönüştü, İthalat teşvik edildi.1980-1990 arasında planlanan
santralların tamamlanması ile birlikte linyit ve elektrik üretiminde önemli
ölçüde artışlar sağlandı ancak 1990’lı yıllarda önemli bir gelişme yaşanmadığı
gibi o yapılan termik santralar ile birlikte kömür sahaları özelleştirme
kapsamına alındı. Kamu madenciliğindeki olumsuz gelişmelerin yanında, özel
sektöre dayalı Mermer, Seramik, Cam, Çimento ve Endüstriyel Hammaddeler
sektörlerinde önemli gelişmeler yaşandı. Mermerin 1985 yılında 3213 sayılı
Maden Kanunu kapsamına alınmasıyla Mermer İhracatı 25 kat arttı.
İşte Madencilik Sektörü, 20.yüzyılı neredeyse
başladığı gibi sahipsiz bitirdi. Gerçekten de Madencilik Sektörü olması gereken
yerde midir?Madencilik Sektörü, dönem dönem olduğu gibi siyasi oteritenin
teşvik etmesi durumunda yeni bir patlama yapabilir mi? Özelleştirme
Madencilik Sektörünü geliştirebilir mi? Bu soruların
cevabı, bu raporda bulunmaya çalışıldı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder